GÜNLÜKLER (1967-2023)
“İnsan merak eder, yeryüzünü anlamaya ve anlamlandırmaya, sonra da açıklamaya çalışır. Yaşamın her yanının ne olduğunu, nasıl yaşandığını, nasıl çalıştığını, nasıl bozulduğunu, nasıl düzeldiğini, ölümün ne olduğunu, yeni doğumların doğasını ve pek çok şeyi kavramaya çalışır. Bulabildiklerini depolayarak nedensellik içinde bağlantı kurar, anlayamadığına biat eder, inanç geliştirir. Acaba gözden kaçırdığımız bir referans noktası, dayanacağımız ve güç alabileceğimiz bir pusula var mı?
Küresel yöneticilerce tüm dünya ülkelerinde ve bizde de insan eliyle üretilen sosyopsikolojik eksikliklerle toplum, kendi sosyolojisini hangi yollarla kurabilecek, düştüğü tuzaklardan nasıl çıkabilecek? Bireyler içsel bütünlüklerini nasıl sağlayabilecek, yurttaş inşası ile toplumsal bütünleşmeyi nasıl başarabilecek ve bütün bu açmazlardan insanlık nasıl kurtulabilecek?
Kavramsal anlam ve yeryüzünü zihinsel anlamlandırma süreci, uygun ve yeterli bilgi ve içeriğe sahip olunmadan, kolay yollardan gerçekleştirilebilecek anahtar teslim bir olgu değildir! Sosyal bilimler; yaşamı anlamlandırma, yaşamın zorluklarıyla başa çıkabilme, kendini var etme, kendini gerçekleştirme ve doyumlu, etkili yaşama noktasında destek olup, homo sapiens’i güçlendirebilmeyi, özgürleştirmeyi, geliştirmeyi başaramıyorsa neye yarar? Kesmeyen bıçak, neye yarar?”
[Dr. Uğur Özdemir, “SH’in Ne’liği” kavrayışından (2018) esinlenerek…]
“Bir kitabı okurken, o satırların sahibi yazarın
eziyetle, canından can koparak ürettiği
metnin içine hapsolmuş sesini ve çığlıklarını duyabilirsiniz…
Bu kitabı seçmek, almak ve okumak, esasında
“mahrem” ve benzersiz bir deneyimdir.
İsimsiz okur, ismini deşifre etmiş yazarın
Düşüncelerinin ve yaşamının dönemeçlerinde,
herkesin zaman zaman kaybolduğu dehlizlerden
ne şekilde çıkabileceğinin ipuçlarını arar.
Bu deneyim yazıya, bilgiye ve öğrenmeye değer veren,
zevkleri ve dünyaya bakışları benzer iki
homo sapiens’in
bu fani yeryüzündeki en asil ve
en mutlu karşılaşmasıdır…”
Acı sosyal tespitler
bireylerin, toplumların ve ülkelerin
ekonomik, psikolojik, sosyal
ve kültürel özellikleri, coğrafyaları,
geçmişleri, tarihsel yapıları, yaşam biçimleri,
yaşam deneyimleri,
sorunlarının yapı ve niteliği, gereksinimleri,
kaynakları, yönetsel yapıları, siyasetleri farklı…
çağdaşlaşmayı, gelişmeyi, ilerlemeyi,
demokratikleşmeyi,
kalkınmayı, yaşam kalitesini geliştirmeyi,
bireyi, aileyi güçlendirmeyi ve özgürleştirmeyi hedeflemek
içi boş temennilerle olmaz!
mucizeler
mucize yaratacak adımların
birikimiyle olur
beyinleri dolu bilinçli yurttaşları
inşa ederek olur…
modernleşmeyi,
hukuksallaşmayı, sosyal adaleti
ve insan haklarını yerleştirmeye odaklanmak,
her devletin temel ülküsü olmalıdır!
bilgi, beceri ve değer bakımından
insanlığın evrensel temel taşlarına yerleşen,
her topluma özgü
yerel bilgilerle zenginleşen,
son yüzyılda dünyada meydana gelen
bilimsel ve teknolojik gelişim
ve değişimlerle zenginleşmiş,
ileri ve modern anlayışlara ulaşmış merkez ülkeler;
demokratik aile ve toplum düzenini oluşturmayı
başarmışlardır!
eşitsizlikler, adaletsizlikler, çelişkiler
ve kısır döngülerin giderilerek
toplumsal sorunların çözümlenmesi,
sosyoekonomik gelişme
ve toplumsal barış, denge,
toplumsal bütünleşme
batı’da böyle sağlanmıştır!
şeytanı çocukları
kötülüğün acımasız anayasasıyla
onlara
yeryüzünü sömürme lüksü tanımıştı…
çevre ülkelerde
içeriden ve dışarıdan sömürülmeye uygun
dış destekli yapılar oluşturdular
küresel yönetim merkezlerinin kontrolünde
yıllardır süren çözümsüz
ekonomik bunalımlar,
bitmeyen krizler,
zahirî siyasetler ve aktörler
yarattılar, uyuttular ve sömürdüler…
diğer geri kalmış ülkeler
üretimsizlik, örgütsüzlük
ve sivil toplumun zayıflığı ile
sürekli olarak
iç ve dış borçlanma sarmalında,
enflasyon, borç ve faiz çukurunda debelendiler…
doğal kaynakların
ve ülkelerin varlıklarının sömürülmesi
iyice kurumsallaştırıldı!
dinin merkeze konularak
yoksulluğun, işsizliğin
ve kaderciliğin kitleleri uysallaştırması,
az gelişmiş toplumsal yapılarda
sürekli olarak yeniden üretildi…
çaresizlik ve eziyet
uğursuz bir miras gibi
bu toplumsal yapılara ustaca yedirildi
öyle ki diğerlerine
gün yüzü göstermediler!



